Date: Mon, 15 Sep 2003 10:06:51 -0700 (PDT)

From:  "tugba kole" <tugbakole@yahoo.com> | This is spam | Add to Address Book

Subject: Aybars hocam;I need your help!

To: aeudgt@yahoo.com

      

 

 

 

merhaba Aybars hocam;

  ben tugba köle,bu yıl öğretmenlik hayatıma yeni başladım.Sizinle pek iletişim kuramadık hayefte,çok istiyorduk aslında sizden ders almayı ama mümkün olmadı,sağlık olsun.Ancak çok duyarlı ve ilgili bir öğretmen olduğunuzu çok iyi biliyorum:)

   size bazı sorularım olucak hocam,bugün korkunç heyecanlıydım.İstanbulda yedikule ilköğretim okulunda ingilizceci olarak başladım göreve.Bugün ilkokul 4&orta 3 sınıfına dersim vardı.Birincisi oldukça rahattı ancak orta3 için aynı şeyi söyleyemicem.İlk günlerde bu tarz durumlar yaşanması eminim doğaldır ama ben yine de ufak endişelere kapıldım desem yeridir.Yüksek sesle konuşmayı,beni dinlemeleri için uyarı üstüne uyarı yapmayı hiç istemezdim ama öyle oldu.Hocam ben,görünüş itibariyle  direk yansıtıyorum çok yeni olduğumu,çoğu insan lisede filan okuduğumu zannediyor,öyle diyeyim size.21yaşındayım,minyon tipliyim ve 18filan gösteriyorum,yani işim çok zor.Beni tiye almaları çok kolay.Lütfü bey sınıf yönetimi dersimizde bize kuralları ilk günden birlikte belirleyin bir kağıda yazıp altına herkesin imzasını atmasını isteyin demişti,bu bana da mantıklı geliyordu,bugün orta3lerde bunu yapacağımızı söyledim.1-2 öğrenci(hani şu herşeye muhalif olanlardan)ben imzalamam,herkein düşüncesi farklı olabilir dedi.konu;söz hakkı alarak konuşma olayı,hep birağızdan  konuşmama olayı.bende cevap olarak istemeyen imzalamaz zaten ama sonuçlarına katlanmak zorunda kalır;bu sınıfta hepbirlikte bir karar verirken ozaman o kişi söz sahibi olamaz dedim.doğrumu dedim yanlışmı bilemiyorum,hocam sizce ne yapmalıyım?

    diğer sorum ise;orta3ler ama my name is....,I m from.... bunları zorla söyleyebildiler,ingilizce konuşuyorum anlamadılar,türkçeye döndüm.hayal kırıklığına uğradım tabi.Hocam şimdi ben bu öğrencilere english to english sözlük kullanın nasıl derim.aklıma o takıldı,zaten ekonomik olarak zayıf bir çevre normal sözlük alırlarmı onu bile bilemiyorum.sizce ne yapmalıyım?ders kitabı da milli eğitimin kitabı.

    umarım bana vakit ayırabilirsiniz,şimdiden çok teşekkür ederim,saygılar sunuyorum  

tuğba köle

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "selda ışık" <evinnazdar@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Fri, 19 Sep 2003 13:12:47 -0700 (PDT)

Subject: Re: [uddo] merhabalar....

      

 

 

 

Merhaba herkese!

 

Tuğba Köle arkadaşımız bence moralini bozup umudunu yitirmesin; çünkü aynı dertten muzdaribiz hepimiz.En azından ben de...:) Neyse...En azından gülümseyebiliyoruz hala...:) Esenler'de bir ilköğretim okulunda 6. ve 7. sınıflarla yapmaya çalışıyorum dersleri.Normal ses tonumun birkaç bin seviye üstünde konuşuyorum (bağırıyorum mu demeliyim!?) Buna rağmen takmayan öğrenciler var.Ben de dersin uzun zamanını öğütlerle geçiriyorum.Hepsine ilk öğrettiğim kelime ''Sheep'' ve phrase ''Do not be a sheep,please!'' oldu.Her şeyi sorgulamalarını ve burada olmalarının hakkını da vermeye çalışmalarını istiyorum.Damardan giriyorum yani...Ha,işe yarayıp yaramadığını zaman gösterecek;ama ben umutsuz değilim.Olacak arkadaşlar...Yalnız kendimizi çok yıpratmayalım(En çok da benim için geçerli sanırım :) Ben de kzımaya başladım bile öğrencilere;ama en son çare kaldığı için. Normal bence.Zamanla oturacağını düşünüyorum.Onlar da bizi tanımıyorlar biz de onları.

 

Neyse...Moralleri bozmamak en iyisi sanırım.Daha çooooooooooooooooooook yolumuz var.Bunlar hiçbir şey gibi geliyor bana doğrusu.

 

Herkese kolaylar gele!Hakkkıyla yapabiliriz umarım mesleğimizi...Sevgiyle kalın...

:)

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "seda yücel" <gokanlam99@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Fri, 19 Sep 2003 12:34:53 -0700 (PDT)

Subject: [uddo] herkese merhabalar....

      

 

 

 

Herkese Merhabalar...

 

Herkesin mutlaka paylaşmak istediği şeyler vardır sınıf yönetimi hakkında. Ben Sakarya'da özel bir ilköğretim okulunda göreve başladım. İlk hafta bugün bitti. Ve ben artık herkesle bağıra bağıra konuştuğumu farkettim:) evde ailemle bağırarak birşeyleri paylaşıyorum:)

 

Gerçekten üniversitede öğrendiğimiz onca şeyi uygulayamamak beni çok üzüyor. Öğretmenler hep tatlı sert olmaya çalış diyorlar. Çocukların ingilizce seviyesi güzel ama sınıfta hep bir boşvermişlik umarsamazlık var. 3-4 ve 5. sınıflara giriyorum ve okul ingilizce adına çok fazla imkan sağlıyor ama çocuklar bunun farkında değil. dersin bi 15 dk.sı ingilizcenin önemi, gerekliliği üzerinde konuşuyorum, bu fırsatları iyi değerlendirmeleri için onları yönlendiriyorum umarım başarılı olurum...

 

Uzun sözün kısası şartlar iyi de olsa kötü de olsa mutlaka sorunlar yaşanıyor.

 

Tuğbacığım umarım yoluna girer herşey, önce kendini sevdir ve sana güvenmelerini sağla arkadaşım. Kurulacak olan sevgi bağıyla herşeyin daha güzel olacağına inanıyorum.. Başarılar...

 

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From: "gaye b" <gabora@hotmail.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Fri, 19 Sep 2003 14:33:29 +0000

Subject: Re: [uddo] merhabalar....

      

 

 

 

 

 

 

 

Sevgili Tuğba,

Mailını gülümseyerek okudum çünkü yazdıkların bana çok tanıdık geldi. Ben de Kasımpaşa'da bir İ.Ö.okulunda 99'dan beri çalışıyorum. Emin ol, koşullarını çok iyi anlıyorum, anlattığın herşeyi bizzat yaşadım ve bazılarını hala yaşıyorum. Zaten yaşamayanın pek anlayabileceğini sanmıyorum. O tarz yerlerde gerçekten de okulda öğrendiğin şeyleri pek uygulayamıyorsun. Sen İngilizce ders planı yaparsın bir müfettiş gelir Türkçe yap der mesela. Ama şunu bil ki zamanla herşey daha iyi oluyor. Sınıfta ağlayarak çıktığım zamanlar şimdi çok uzak geliyor bana. Aslında yüz yüze konuşsak saatlerce tavsiye verebilirim. Sana burada verebileceğim, hemen aklıma gelenler şunlar:

 

1) Öğrencilerle yaşadığın problemleri hemen idareye yansıtma. Sonra sınıfı idare edemeyen öğretmen konumuna düşüyorsun.

2) Tamamiyle İng. konuşmak çok zor ama araya basit şeyler karıştırarak işe başlayabilirsin. Günlük hayatta sık kullanılabilecek şeylerden başla. 'Bless you' tarzı ifadeleri kullanmaya bayılırlar mesela. Sözlük konusuna gelince de, ben sözlük kullanımını yarışmalarla yaygınlaştırdım. tahtaya bir kelime yazıp  kim önce anlamını sözlükten bulacak...gibi bir şey yaptım. bu sayede okula sözlükle gelmeye başladılar.

3) Bu tarz sınıflarda bol bol oyun ve şarkı kullanmanı tavsiye ediyorum. seviye çok düşük olduğu için OXFORD'un Songs For Young Learners kitabı ve kasedini tavsiye ediyorum. Öncelikle seni ve İngilizce'yi sevmelerini sağlamalısın.

4) Koşulların bazılarını olduğu gibi kabullenmeye çalış, değiştirebilceklerini ise yavaş yavaş değiştirmeye çalış.

5) Okulda herkesle aran iyi olsun, özellikle de diğer zümre öğretmenleriyle. Bir kural koyulacaksa onu hepiniz uygulayın.

6) Gerçekten öğrencilere fazla taviz verme, kurallarını baştan koy. Özellikle 8. sınıflarla aşırı samimi olma. Elini verince kolunu kaptırma olasılığın çok yüksek. Tabi asla sana despot, suratsız bir öğretmen ol demiyorum ama dozu çok çok iyi ayarlamak gerekiyor.

    Gerçekten zamanla herşey daha iyi oluyor yada biz koşullara alışıyoruz, sabrımızın sınırları genişliyor yada umursamaz oluyoruz. Ne kadar tavsiye alsan da bazı şeyleri yaşayarak öğrenmen gerekiyor. ilk sene benim sınıfı idare edemediğimi düşünen ve sınıfta ses geldiğinde sınıfı basan müdürümüz bile, dün bana okul için ne kadar önemli olduğumu ve gitmemi istemediğini falan söyledi :) Yani her zaman umut var :)

Sevgiler,

GAYE BORAN

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "emrah ozcan" <emrahozcan_34250@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Fri, 19 Sep 2003 02:31:22 -0700 (PDT)

Subject: [uddo] sınıf yönetimi

      

 

 

 

Merhabalar,

Arkadaşların sınıf yönetimi konusundaki katılmamak

elde değil!!!

En önemlisi Tuğba hanımın değindiği gibi "Kısaca

baştan ipleri sıkı tutar,yüz göz olmazsan çok sorunla

karşılaşmassın" Geçen yıl çalıştığım yerde ben deaynı

sorunla karşılaştım, baştan çok sıcak kanlı davrandım

belki bir "Ölü Ozanlar Derneği" sendromu içerisinde

yaptım bütün bunları. Ama hayat filmdeki

Mr.Keating'den çok farklı "NE YAZIK Kİ". Nedense

hayatta hep yüzü asık ve mutsuz olmanızı istiyorlar

sizden biraz gülümseme size "lakayıtsız" ünvanını

yakıştırmalarına yetiyorda artıyor bile. Ben şahsen

espri yapmaktan hoşlanan biriyim ve karşımdakine

sayygı göstermeye çalışan biriyim ama size resmen

"insan olma" çünkü onlar değil diyorlar. Belki de

doğrudur. çünkü siz iyi davrandıkça onlar bunu size

karşı bir silah gibi kullanıyorlar...

İnanır mısınız, küçücük çocuklar bile böyle

davranıyorlar. geçen yıl ilköğretim 1.sınıftaki bir

öğrenicim bana "... kapa çeneni yoksa seni

kovdururum..." dedi. Kendime gelemedim, hatta istifa

etmeyi bile düşündüm! . Fakat maalesef gerçekte o

çocuğun hiçbir suçu yok. Size söylediğinin ne anlama

geldiğini bile bilmiyor! Ebeveynlerinden öğrendiği

şeyler bunlar... Aileleri eğitmek de bir iş, belki de

bir "Ebeveyn Öğretmenliği" bölümü açılmalı

Türkiye'de...Ebeveynleri eğitmek adına.

Aklıma çözüm adına şu anda başka bir şey gelmliyor.

Emrah Özcan

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "ozgen goknar" <ozgengoknar@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Thu, 18 Sep 2003 10:26:06 -0700 (PDT)

Subject: Re: [uddo] Digest Number 207

      

 

 

 

Merhaba Tuğba

Maalesef gerçekler bunlar!Aynı şeyleri ben de yaşadım 2. senem benim bu sene ama durum senden birazcık daha farklı lisedeyim.Ama öğrencilerin seviyeleri seninkilerden farklı değil ortaokulda doğru dürüst görmemişler İngilizceyi.An English For Turks diye bir kitap var Milli Eğitimin kitabı ama tam anlamıyla iğrenç diyebilirim ilköğretimdekilerin kitapları bile daha iyi üstelik intermediate ama öğrenciler elementary.Ben geçen sene acemiliğimden ve de okul müdürünün baskılarından dolayı başka kitap kullanamadım sözde kendisi de İngilizce branşından zaten tüm dersleri bana vermemişti.1 sınıfa kendisi giriyordu ve öğrencilerin temmelleri olmadığı halde o kitabı kullanıyordu zaten derslerde kelime ezberletiyormuş öğrencilerin söylediklerine göre.Öğrenciler hiç konuşamıyordu bu yüzdenBen kendi tekniğimi geliştirmeye çalıştım bulduğum kaynaklardan alıntılar yaparak fotokopi çektirerek çizdiğim resimleri göstererek falan ders işledim ama sınırlı kaynaklardan dolayı fotokopi çok çektiremedim,okula 2. dönem fotokopi makinesi geldi,müdürün odasına tabii ki eski bir kasetçalar var bi de o da onun odasındaydı zaten maalesef okulu kendisine ait sanan bir müdür herşey odasında.Fotokopi de sorun çıkarıyordu ve tınlamasam bile her defasında ben çektirirken söylenmeye devam etti yok dersi kitaptan işle de falan filan kısaca bana çok karıştı zaten okuldaki tek bayan bendim kıyafet falan herşeyime karışan biri stajer olduğum için ve de rehber öğretmen de oydu.Kısaca hep engelledi beni.(Artık o okulda değilim)Zaten olduğum yerde İstanbulun ücra bir köyü sayılır Terkos.Evet göl manzaram vardı ama bu yetmiyor işte.Oraya zaten adapte olmakta zorlandım müdür de böyle olunca herşey zorlaşıyo tabii.

 

      Sınıf yönetiminde tabii ki ben de senden farksızım ama oradaki meslektaşlarım (okulda sadece kadroda 4 öğretmendik!)Sesim yükseldikçe onların da sesinin yükseleceğini söylediler ki haklılar ben de çok bağırıyordum sesim kısıldı hatta bir keresinde,rapor aldım!Sesin yükseldikçe onların da sesi yükseliyo inan ki ben de kurallar koydum tabii ki ama baştan taviz vermemek gerek hataların görmezden gelirsen diğerleri de aynılarını yapacak.Sert görünmek iyi aslında ki ben bunu pek beceremiyorum sanırım,ve de sakın acıma davranışlarına gereken şeyi yap ,sence hangisi doğruysa onu yap.Kısaca baştan ipleri sıkı tutar,yüz göz olmazsan çok sorunla karşılaşmassın tabii bazı ufak tefek davranışları görmezden gelebilirsin,tabii öğrenciler herşeye karşı çıkar sen onlara bakma doğru olan neyse onu yap.Benim söyleyeceklerim bunlar.Umarım güzel bir sene geçirirsin!

  

     Sınıf yönetimi hakkında diğer arkadaşlkar da görüşlerini yazarlarsa sevinirim gerçekten en önemli sorun bu aslında .Benim 2. senem daha çok sene deneyim olan ya da olmayan tüm arkadaşları bu konuda görüşmeye çağırıyorum.Bu konuda gerçekten yardımlaşmaya ihtiyacımız var her konuda ...

      

                      Hoşçakalın

                                               Özgen Göknar

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From: "Volkan Kantoglu" <volkan_kantoglu@hotmail.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sat, 20 Sep 2003 20:29:47 +0000

Subject: [uddo] SInIf Yönetimi (Nacizane Fikirler) Episode 1

      

 

 

 

 

 

 

  SaygILar, herkese sevgiler... Benim de kendimce fikirlerim var...

Mutlaka

payLasmaLIyIm:) Bir kere herseyden once bence dikkat edilmesi gereken

en

onemli durum asLInda ufakLIkLarIn yaptIgI hayLazLIkLarIn size zarar

vermerdigi ve yaptIkLarI komikliklerin gercekte komik oLmadIgInI ve

sizleri

sinirlendirmedigini onlara hissettirmek. Bunu yaparken onLarI

asagILamamak

ise en onemli etken. Hafiften ama gercekten cok hafiften onlarla dalga

gecmek (dalga= kucuk capta makara) etkili olabiliyor. Ortaya cIkan bir

haylazLIgIn sahibini 'Hadi arkadaslar hep beraber Mehmet'i

aLkIslayaLIm'

deyip aLkIslatmak yavas yavas o cocugun cocukluk yapmasInI engelliyor

ama

sevginin gosterilmesi cok onemli bir hadise bu enstantaneler

esnasında...

Bence cok onemli bir husus daha var; malum artIk internet ve medya

gücleri

ciddi boyutlarda ve gercekten tahmin edebilecegimizden fazLasInI

biliyorlar.

Bu konudaki fikrimi soylemek bir ornekle paylasmak istiyorum,

ogrenci-ogretmen arasI geyiklerde ufakLIkLardan biri Britney Spears

'Oops, I

Did It Again' derse siz de 'I Love Rock'n'Roll' diyebilmelisiniz ki

size

hayranLIk, saygI karIsImI birsey beslemelerinde daha etkili bir boyuta

gecin. Bu hemen hemen lisenin son sInIfIna kadar surmekte... AnLatIm ve

Ingilizce tabi ki onemli ama hepsinden evvel ogrencinin psikolojisini

anlamak yolunuzu apacIk yapabiliyor.

 

Ilkokul: Anne baba tadInI yakalamak muhim. Kaprislerinin sizi

etkilemedigini

inandIrIn onlara...

 

6.,7.,8. sInIflar: Inceden o 'size zarar gelmedigi ve sinirlenmediginiz

psikolojisi' zamanI ve tabi ki Britney Spears

 

Lise vakitleri: Erkekseniz, bazen erkek ogrenciler size nedensiz bir

gIcIkLIk duyabiliyorlar. Erkeklerin ve kadInLarIn ilgilendigi konularda

konusmak etkili olabiliyor. (Biraz ustunkoru gectim, tutarsIz

gozukebilir)

Bayan bir ogrencinize 'Avon' ya da 'Lancome cok iyi' demeniz gibi... Ya

da

bayansanIz tam tersi... Klise bilindikler yerine genelde erkeklerin

bildigi

bir futbolcu isminin konusmalarda gecmesi (e.g. Van Nistelrooy instead

of

Beckham)...

 

Ne kadar sacma gozukuyor degil mi? Binlerce sey yazmak istiyorum ama

ozetlemeye calistikca ayrIntI verdim, ayrIntI verdikce uzadIm paragraf

oldum. Neyse, isin ozu biraz mahalle agzI olacak ama ogrencileriniz

icin

'saygIdeger ama kafa hoca' olmak gerek.

 

  Tabi ki bunlar sadece fikir, katILan da olur katILmayan da. Son

satIra

kadar katlanan olduysa ona tesekkurler... Herkese saygI ve sevgi, tIpkI

yazInIn basInda oldugu gibi...

 

                               'Anyway the wind blows, nothing really

matters'

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From: "DERYA BALCI" <deryabalci@hotmail.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sun, 21 Sep 2003 10:06:02 +0000

Subject: Re: [uddo] merhabalar....

      

 

 

 

Herkese merhaba...

 

Öğrenciler hakkındaki mailleri okuyunca ben de yazmaya karar verdim.

Ben

Bağcılar'da bir ilköğretim okulunda görev yapıyorum. 6,7 ve 8.

sınıflarla

ders yapıyorum. İlk gün benim için büyük bir hayalkırıklığı oldu.

Öğrencileri İngilizce selamladığım zaman tuhaf tuhaf suratıma baktılar.

Ne

diyeceğimi bilemedim. bu sınıf orta sondu ve bana cevap vermediler,

belki de

veremediler ama bilmediklerinden değil bence İngilizce dersine bakış

açıları

asıl mesele. Sadece geçmeleri gereken bir ders gibi yaklaşıyorlar ve

hiç bir

şekilde yabancı dilin Türkiye koşullarında bir zorunluluk olduğunu

düşünmüyorlar. Bu nedenle ilk derslerimin büyük bölümü bu dersin anlamı

ne

sorusunun cevabıyla geçti. Koyun gibi dinlediler beni. Öğrencilerin

yüzlerini çok dikkatli izledim. Bazı öğrencilerin bir an için benden

nefret

ettiğini düşündüm. Muhtemelen önceden bu desleri ile araları iyi

değildi.

İlk derste kendime ben bile inanamadım. 3 yıldır özel bir kursta

öğretmenlik

yapıyorum ordaki Derya ile Milli Eğitim'deki Derya arasında dağlar

kadar

fark var. Girer girmez kurallarımı sıraladım.  Bunun bir zorunluluk

olduğunu

hemen hissediyorsunuz zaten. Sözü fazla uzatmak istemiyorum... neler

olduğunu kendi deneyimlerinizden siz de tahmin edebiliyorsunuzdur. Aynı

hikayeler...

 

Ben son olrak bir şey paylaşmak istiyorum...Çok hassas bir denge var

arkadaşlar. Öğrenciler bizi sevmeli ama her şeyden önce saygı

duymalılar.

Saygı duymazlarsa bize duyacakları sevgi gerçekten hiç bir şey ifade

etmiyor. İlk gün bana negatif sinyaller gönderen bir kız öğrencim cuma

günü

yanıma geldi ve ben den yardım istedi. " Hocam, benim İngilizce ile

aram hiç

iyi değil - hatta özür diledi defalarca çekinerek ve ben de defalarca

böyle

bir şey için özür dilememesi gerektiğini söyledim - Hiç bir şey

anlamıyorum.

Bana yardımcı olur musunuz? " Teneffüste beraber alıştırma çözdük ve

derste

ilk önce onu kaldırdım tahtaya. Gülerek yerine oturdu arkadaşlar. O

zaman

kendimi o kadar iyi hissettim ki anlatamam. Öğrencileri kazanmak hiç de

o

kadar zor değimiş. Pes etmeyelim arkadaşlar. Üniversitede öğrendiğimiz

şeylerin belki de

çok azını Milli Eğitim'de kullanabileceğiz ama en azından öğrencilerin

İngilizce'ye olan ön yargılarını yıkmaya yardımcı olabiliriz. Herkese

kolay

gelsin... :)

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From: "aslı demirok" <a_demirok@hotmail.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sun, 21 Sep 2003 12:23:18 +0000

Subject: [uddo] Herkese merhaba...

      

 

 

 

Meerhaba arkadaşlar;

 

Ben Aslı, ilk başladığından beri üye olduğum ve mailleri takip ettiğim

halde

ilk defa yazma fırsatı bulabiliyorum. Biraz da gereklilik hissetmedim

değil,

herkesin problem yaşadığı bu "sınıf idaresi" konusunda söylemek

istediklerim

olduğuna karar verdim.

 

Ben de çoğunuz gibi yeni öğretmenim;3. sene içindeyim ve bazılarımızın

yeni

geçtiği ve hepimizin zaman zaman hala yaşadığı o dönemleri yakınen

tanıyorum. Hepinizin yazdıkları bana o kadar tanıdık geldi ki; aklımda

ilk

beliren düşünce şu oldu:YALNIZ DEĞİLİM. Bu bilinmesi gereken çok önemli

bir

his. Okuldaki zümre arkadaşlarınızla bazen konuşamazsanız çünkü bir

rekabet

olayı veya onların sizin için "becermiyo" dediği hislerine

katılabilirsiniz.

Bu mailleşme olayı hepimizin biribirimizden yardım alıp rahatlayacağı

bir

yer olması beni çok sevindiriyor; grup terapisi gibi de düşünülebilir.

 

Herkes söylenmesi gereken her şeyi yazmış,bana çok fazla bir şey

kalmamış

gerçi ama dediğim gibi illa ki bi şeyler ekleme hissi baskın çıktı:)

Her şeyin başında ne var biliyor musunuz; "öğretmenin kişiliği". İlk

iki

sene öğrencilerle hani arkadaşımızın dediği gibi Ölü Ozanlar Derneği

gibi

bir dönem yaşadım. Çok güzel iki dönem geçirdim  ama sonraki sınıflarda

bunu

yakalayamadım ve öğrencilerimde çok suç aradım. Anlamıyorlar, kabalar,

terbiyesizler gibi bi sürü şey sıraladım içimden onlara. Kendime dönüp

bakmak hiç aklıma geldi; ben ne yapmalıyım, onları değiştiremiyorsam

benim

değişmem gerek diye hiç düşünmedim. Tek yaptığım;

beceremiyorum,olmuyor,

belki de öğretmenlik bana göre değil gibi  çözüm getirmeyen ve beni bir

kısır döngü içinde tutan düşüncelerle uzun bir süre uğraşmaktı. Sonra

çok

saygı ve sevgi duyduğum deneyimli hocalarla konuşmaya

başladım,gözlemledim,

öğrencilerle onlar hakkında konuştum ve gerçekten öğretmenlikte önce

kişiliğin sonra bilginin fark edildiğini anladım.

 

Şuna da inanıyorum; bir insan dışarda nasılsa öğretmenliği de aynı

oluyor ve

öğrenciler de öğretmen nasılsa ona uyuyorlar. Hemen kendimi anlatıcam

size;

ben her genç gibi çok canayakın,kızamayan, insanları kıramayan

,konuşmayı ve

gülmeyi çok seven bir insanım dolayısıyla sınıfta da böyleyim. (Bu

arada ben

bir süper lisede öğretmenlik yapıyorum normal kısmı da var, yazının

başında

atladım) Lise öğrencileri tabii ki bayılıyorlar böyle öğretmene,ama

bayıldıkları kadar suistimal de ediyorlar. İlk dönemler çok tatlı

sınıflar

aldım mevcutları da azdı,süper dersler geçirdik. Hem İng.'yi sevdiler

öğrendiler hem zevkli dersler geçirdik. Ama kalabalık sınıfta onlardaki

gibi

yapamadığımı gördüm ve çok sıkıntılı günler geçirdim ama şimdi yavaş

yavaş

azaldı bu sıkıntılarım.

 

Her şeyden önce kişilik demiştim; o öğretmen rolünü oynamam gerektiğini

anladım ve içime iyice sindirdim. Daha önce red ediyordum öyle

olmayı,doğru

da bulmuyordum ama sınıfta da çok üzülüyordum. Çelişkiler beni daha da

yıprattı ve o dönemleri hiç hatırlamak istemiyorum diyeceğime onlardan

ne

gibi dersler çıkarttım o zaman neler yapıyordum şimid neler yapmam

gerek

diye sürekli brainstorming yapıyorum.

Bu brainstorming olayını çok güvendiğim saydığım ve sevdiğim bir

öğretmen

arkadaşımla da yapıyorum. İlk başlarda onu hiç anlamıyordum her

dediğini red

ediyordum ama şimdi onun doğru yaptığını benim de öyle olmam

gerektiğini

anlıyorum. Tabii ki şunu da unutmamak lazım arkadaşlar, hepimiz

birbirimizden farklıyız o yüzden başkalarından aldığımız nasihatları

kendi

kişiliğimizle özdeşleştirmemiz gerek, nasihat veren kişi gibi yapma

zorunluluğu hissedersek kendimizi ve sahip olmamız gereken öğretmen

kişiliğine ulaşamayız. Derya arkadaşımızdı galiba, kurstaki ve okuldaki

deryalar farklı diye. İşte evdeki,dışardaki biz ile okuldaki biz farklı

olmalıyız çünkü şartlar onu gerektiriyor.

 

Bunun yanında bayan ve genç olmamızın olumsuz yanını ben lisede olduğum

için

çok çek(iyorum)tim ve çok üzüldüm. İşte kişilikten de önce belki de

bayan ve

yaş durumu daha önemli. Ben bu saygı olayına çok takmıştım;erkek

öğrenciler

yüzünden özellikle ve nasihatlarımda ben öğretmenim saygı duymak

zorundasınız sevmek zorunda değilsiniz diye söylerdim. sonradan bunun

da pek

işe yaramadığını çünkü "saygı" olayını ancak zamanla,yaşınız

ilerledikçe,hem

öğrencilerinize hem de öğretmen arkadaşlarınıza tutumunuzla

kazanılacağını

anladım. Okul içinde davranışlarımız da gerçekten önemli, eğer

öğrenciler

varken arkadaşlarınızla okul dışındaymış gibi şakalaşıp,konuşursak o

zaman

da karizma gidiyor tabiii...

 

Her şeyi anlamışsın aferin mi bekliyorsun bizden veya anlamışsın da

yapabiliyor musun diye düünenleriniz vardır mutlaka. Aferim olayı

elbette

şaka, yapabilme olayı ise yavaş yavaş. Anladığım her şeyi yapabiliyor

olsaydım sanırım daha farklı şeyler de yazardım. Yazdıklarımın özünde

aslında sadece herkesin bu dönemlerden geçtiğini, yalnız olmadığımızı,

çok

yönlü düşünmenin önemli olduğunu, DEĞİŞİMİN gerekliliğini (değişim

derken

kendimizden ödün vermek veya bambaşka bir insan olmak değil de

GELİŞİMden

bahsettiğimi belirteyim) hem size hem kendime tekrar hatırlatmak

istememdi.

 

Bilgi sonra geliyor dedim ya hepinizin şaşıracağına benimle aynı

fikirde

olmayacağınız tahmin ediyorum. :Hemen onu da açıklayayım; bizler

öğretmeniz

ya dolayısıyla her zaman için öğrencilerden daha iyi biliyoruz. İlk

başladığımda ya yanlış bir şey söylersem ya kelime bilemezsem gibi

korkular

da yaşamadım değil ama herkese söylediğim gibi biz çoğu zaman

öğrencilerden

daha çok çalışıp hazırlanıyoruz. Zaten öğrenciler bizim gibi yapsa

anlama,not gibi kaygıları olmayacak:) Zaten bilgi namına

çalışmalarımızı

yapıyoruz ve şu gerçeği de kimse yadsıyamaz; branşımızda kendimizi

geliştirmezsek öğrencilerin bize saygı duyması da beklenemez. Bilginin

önünde herkes başını öne eğer.

 

Çok uzadı farkındayım ama yazdıkça atladığım noktalar geliyor, biraz

daha

sabır isityorum sizden. Diğer bir handikapımız da dersimizin ne ÖSS

için ne

de anadolu lisesi sınavları gibi önemli sınavlarda başrol oynamaması.

Gerçi

okuldan sonraki yaşamlarında "esas oğlan" İng. oluyor ama şimididen

bunu

göremiyor ki çocuklar.Doktora yapmak için bile(ki edebiyat dsalındaki

doktoradan bahsediyorum) İng. şartı koşuyorlar. Keşke herkes İleriyi

görebilen bilinçli öğrenciler olabilse...

 

Bir dahaki sefere bir kaç kitap ismi önereceğim, öğretmenlik ve kişilik

gelişmi üzerine kitaplar okumanın da yararlı olacağına ve gerekli

olduğuna

inanıyorum. Bir tanesini hemen söyleyeyim; Doğan CÜCELOĞLU'nun

"SAVAŞÇI"

adlı kitabı.

 

En son olarak; özellikle Tuba arkadaşım için söylüyorum bunları;

kendinden

ne kadar az bahsedersen, ne kadar çok ders yaparsan o kadar rahat

edersin.

Sınıfın huzurunu bozan kişiler hakkında  önce diğer öğretmenlerle

konuş,

sonra kenara çekip konuş en son olarak da velisi ile görüş. Bunu

yapmaktan

hiç çekinme, bu arada eğer iyi işleyen bir rehberlik bölümünüz varsa

rehber

öğretmen ile de konuşabilirsin. Aileyi tanımak çok önemli,ve inan aile

nasılsa öğrenci de öyle oluyor. Benim bir kız öğrencim vardı, hani

derler ya

büyümüş de küçülmüş. KÜçücük boyuna bakmadan ukalalık yapardı, yüzgöz

olmadan onu kaale almadan geçirdik günlerimizi, sınıf öğretmeniydim o

sınıfın ve annesiyle tanıştım bir toplantıda ve öğrencime hiç

sinirlenmemeye

karar verdim. annesi benim yanımda elleri cebinde rahatça

konuştu;bayanım

gencim ya!!! Aileleri tanımak da çok önemli o açıdan. Velilere şöyle

yaramaz

böyle söz dinlemiyo demenin pek yararı olduğunu düşünmüyorum bu sadece

öğrencilerin gözünde şikayetçi öğretmen olmana ve sana güven

duymamalarına

neden oluyor.tabii ilköğretimde farklı olabilir.

Saygısız,terbiyesiz gerçekten sorun olanlar hariç,bu dediğim zararsız

olan

ama çenesi düşükler.

 

Artık bitiriyorum, umarım sıkmamışımdır. Deneyimlerimizi buraya yazıp

paylaşırsak ve bu fikir teatilerini devam ettirirsek bize yararlı

olacağı

kanısındayım. Her türlü öneri ve düşünceye açığım.

 

Yeni eğitim ve öğretim yılı herkese hayırlı olsun,inşallah kendimize ve

öğrencilerimize güzel anılar bırakırız bu sene de:))

 

                                                                            

                    Aslı DEMİROK

 

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "Ebru Demirtas" <ebrudemirtas@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sun, 21 Sep 2003 07:24:05 -0700 (PDT)

Subject: [uddo] Sınıf yönetimi ve düdüklü tencere

      

 

 

 

Geçenlerde bir seminerimizde müdürümüz özellikle bizim öğrenciler için (üniversite ing. hazırlık) şöyle bir benzetmede bulundu: " öğrenciler düdüklü tencereye benzer". Yani nasıl düdüklü tencereye (içindeki basınç yüzünden) patlamasın diye biraz hava aldırılır, bizim ufaklıklara da biraz hava aldırmak lazım. Yoksa sonucu hepimiz tahmin edebiliriz...

 

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From: "vesile rastgeldi" <infanta13@hotmail.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sun, 21 Sep 2003 19:27:50 +0000

Subject: [uddo] Sınıf Yönetimi

      

 

 

 

Sevgili Tuğba,

Öncelikle aramıza hoşgeldin. Ben de 2 yıl milli eğitimde çalıştıktan sonra bu yıl istifa edip bir özel okula geçtim. Benim çalıştığım okul da seninkine benzer bir durumdaydı. Öğrencilerin ve okulun maddi olanakları kısıtlı, sınıflar kalabalık vs..

Okulun ilk günleri zaten hiç planlandığı gibi olmaz, bu nedenle bu ilk haftalarda nasıl başladığını düşünerek kafanı çok yorma. Çocukların içinde mutlaka kötü niyetlileri de olacaktır ama eğer sen iyi bir insansan ve onları GERÇEKTEN SEVİYORSAN zamanla bunları hissedeceklerdir. Yeni başlayan öğretmenlerin hepsinin kafasında "tatlı sert öğretmen" tipi diye aslında kimsenin de nasıl olunacağını bilmediği bir tip vardır. Böyle olacağım diye ben çok uğraşmıştım, uğraşmakla olmuyor. Tamamen zamanla oluyor. Birkaç naçizane önerim var benim de diğer arkadaşlarım gibi. Öğrencileri hiç ayırt etme, tembel-çalışkan, zengin-fakir, güzel-çirkin. Hepsine eşit davranmaya çalış, hepsini eşit sevdiğini hissettir. Zaman zaman onlarla hayat üzerine, yaşam koşulları üzerine ve okumanın gerekliliği üzerine yapacağın konuşmaların onlar için İngilizce den daha gerekli olduğunu unutma. Son olarak da öğrencilere asla kin besleme ve onlardan korkma. Kötü birşey yapmış olsalar bile affedici ol. Onların herbirinin özel olduğunu hissettir.

Şimdilik bu kadar.

aklıma geldikçe yazarım:)

Başarılar.

Vesile

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "Saniye Demirel" <nanis1961@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sun, 21 Sep 2003 14:16:53 -0700 (PDT)

Subject: Re: [uddo] Digest Number 207

      

 

 

 

Sevgili Ozgen Goknar,

Bizim bu uddo sayesinde tanismamis olsak da dusunce

alisverisi yapma olanagina sahip oluyoruz. Sinif

yonetimi ile ilgili yazinizi okudum. Bir kac soz de

ben soylemek isterim.

Sinifiniza girdiginiz an o mekan sizin ve onlarsiz

olunamayan ogrencilerindir. Dolayisiyla sinif icinde

ne olursa olsun (meslegimizi asan bir olay olmadikca)

o sorunu kotarmasi gereken insan ogretmendir.

İdarecilerle is halledilmeye calisilirsa sorun buyur

ve bazen hic istemediginiz bir noktaya da gelebilir.

(Tecrube ile sabittir.)Bu bir.

Ogrenciden korkan ogretmen kizgin, sert ve zalim olur.

Sinif ortamindaki tek otorite BİLGİ'dir. Ogrenci

bilen, her sordugu soruya yanit verebilen, dersine

hazir (hem de cok hazir gelen) ve onlarla iliskisini

esit ve icten tutan ogretmene hayran olur. Esit olmak

cok onemli cunku esit olmayan iliski aslinda saglikli

da degildir. (Bu tum iliskilerimize uygulanabilir)

Peki ben esit olmaktan ne anliyorum: Bana yapilmasini

istemedigim seyi ogrencime yapmam. Bana davranilmasi

gerektigi gibi ogrencime davranirim. Ben ona incitici

bir soz soylersem o da bana daha beterini soyler cunku

'delikanli'. Bazen de ogretmen olarak olgun davranmak

bana duser; ona degil. Ogrenci ayni zamanda sinifi

idare edecek, onu yonlendirecek, gelisimini

degerlendirecek bir hocaya gereksinim duyar; yani esit

olmak bu gorevi yapmamak demek degil.

Kisacasi, sinifina hazir giden ogretmenin basina ufak

tefek sorunlar gelebilir ki bunlarida kolayca

halledebilir. Eh biliyorum, ahkam kesip durdum.Kim bu

'cadi' diyeceksiniz? Ogretmenligimin ilk yilinda

hayran oldugum, ugruna ogretmenlik meslegini sectigim

hocami taklit ettim. Sonuc bir felaketti. Kotu bir

replica. O ben degildim. Ben sert bir usluba sahip

olamiyordum. Peki sert hoca olmak sart miydi? Bunun

baska yolu yok muydu? Ve yuregimin sesini dinledim.

Ogrencilerimi sevdim. (Nankor olduklarini da

biliyorum.)Ama yine de sevdim. Olan biteni asla

kisisel almamayi ogrendim. Bugun biraz beni kizdiran

ogrenciye yarin soru sordum, anlamadigini anlattim,

kus degiliz degil mi dedim. Ve onlarin karsisinda

guclu olmak icin gramer kitaplarini inan ki yuttum.

Yirmi yil gecti...

Bilmem anlatabiliyor muyum?

Nisantasi İsik Lisesinde calistigim sirada Lise 2

ogrencisi bir kiz ogrencinin sirasinin altinda bir

kagit mendil vardi. Lutfen mendili alip cope atar

misiniz dedim. Ben atmadim dedi. O halde izin verin

ben alayim dedim. ne yapti biliyor musun? Ayagi ile

bana dogru sürekledi mendili. Ben, egilip mendili

aldim ve cope attim. Ne bir soz soyledim ne de ters

bir bakis attirdim. Cunku biliyorum ki o kiz yillar

sonra bir gece yarisi uyanip, aniden, kendi kendine su

itirafta bulunacak: ben ayip ettim... Cok mu

peygamberce. Benim tarzim da bu...

Size mutluluklar ve basarilar diliyorum.

Saniye Demirel (Yildiz Teknik U. hazirlik hocasi)

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "tugba kole" <tugbakole@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Wed, 24 Sep 2003 08:56:37 -0700 (PDT)

Subject: [uddo] selammmm arkadaşlar

      

 

 

 

  daha yeni fırsatını buldum ve okudum tek tek,dikkatle yazdıklarınızı.Her geçen gün çokdaha ilginç olaylarla karşılaşıyorum,eminim daha görecek çok şeyim var,burda olayları paylaşmak fikir alışverişi yapmak çok iyi bir şans bizim için.Yalnız olmadığını bilmek güzel bir duygu :))

görüşmek üzere hoşçakalın...tuğba

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "ozgen goknar" <ozgengoknar@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Thu, 25 Sep 2003 02:18:23 -0700 (PDT)

Subject: Re: [uddo] Digest Number 211

      

 

 

 

   Merhaba Saniye Hanım yazınızı okudum ve dediklerinize hak veriyorum,şu an başka bir okuldayım ve daha ilk derse girdiğimde sınıf kurallarını belirttim,en azından gelecekte olmaları için  bir önlem oldu ve ne oldu biliyor musunuz?Bu kurallar öğrencilerin davranışlarında belirleyici oldu derste pek sorun çıkmıyor hatta hiç çıkmıyor diyebilirim tabii daha sonraki haftalarda ne olur bilemem.Ama şunu söyleyebirim ki dediğiniz gibi yönlendiren sizsiniz öğrencileri daha baştan bunları belirlemeseydim tek tek sorun çıkacaktı ve ben tek tek bunlarla uğraşacaktım.Şu an olduğum okulda benim dışımda 2 ingilizce öğretmeni daha var ve kitabı beraber belirledik zaten okulun idaresi de bu konuda bize destek veriyor o yüzden bu sene sorunum pek olmayacak sanırım,kasetçalar,vcd player ve televizyon da alıcaz topluca.

 

  Ben de sizden farklı değilim aslında kızamayan biriyim ama şunu farkettim ki  daha baştan birz sert görünmek gerekiyor sanırım zamanla öğrenci buna göre size yaklaşıyor.Bana diğer öğretmenlerin dediği şey 'tatlı sert'  olmam gerektiği ve ben buna katılıyorum baştan otoriteyi kurup,oluşabilecek  davranışlar da bunu tatlı dille konuşup çözüme ulaştırmak daha iyi sanırım tabii bu zamanla oturacak bir şey.Zaten baştan bu çözümlenirse gerisi gelmiyor sanırım.Şu an için derslerim çok iyi geçiyor ve öğrenciler de beni sevdi sanırım geçen sene de bu böyleydi ama ben onlara fazla iyi davrandım bu eşitlik olayını biraz abarttim galiba ki üzülen de ben oldum zaten ,dediğiniz gibi öğrenciyi yönlendiren öğretmen.Bu sene bu daha iyi oturdu sanırım ya da oturacak.Tavsiyeleriniz için teşekkürler!

 

                         Özgen Göknar

 

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From: "Lisya Seloni" <lisyaseloni@hotmail.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Thu, 25 Sep 2003 20:26:37 +0000

Subject: [uddo] sinif yonetimi

      

 

 

 

Merhaba Arkadaslar,

 

Sinif yonetimi ile ilgili dusunce ve duygularinizi zevkle okuyorum ve Asli

arkadasimizin da dedigi gibi aslinda bircogumuzun ayni yollardan gectigini

ve yalniz olmadigimizi goruyorum.

 

Sanirim hepimizin iklemde oldugu konulardan biri de sinif icinde nasil bir

rol alacagimiz. Disaridaki kisi ve sinif icindeki kisi bir olmali mi?

Disiplini saglamak icin tatli sert bir yaklasim icine mi girilmeli?

Ogrencinin basarisini ya da basarisizligi ne derecede bizim kisiligimize ve

bilgimize bagli? Ogrencilerimizin saygisini mi yoksa sevgisini mi kazanmak

bizim icin daha onemli? Farkli yas guruplarina ne gibi yaklasimlar

sergilenmeli? Ogretmen cinsiyeti ve yasi ogrenciler uzerinde ne gibi etkiler

doguruyor? Sanirim bu sorularin yaniti sizinde soyledikleriniz gibi hic de

basit degil. Basit bir yaniti da olsaydi sanirim ogretmenlik meslegi hic bu

kadar heycanli olmazdi. Ogretmenlik meslegini sevmemin en buyuk

nedenlerinden biri de bu tur sorulara verilen cevaplarin surekli

degismesidir sanirim.

 

Universite ikinci siniftan  dorduncu sinifa kadar ozel bir dersanede

calistim daha sonra bir sene ozel bir okulda ve bir yardim kurulusunda

ingilizce ogretmenligi yaptim. Iki senedir de yuksek lisansim uzerinde

calisiyorum. Benim de ilk gunlerimde bana sert ogretmen rolu oynamami

onermislerdi. Sinifa girmek ve ogrencilerle bilgi alisverisine girmek icin

sabirsizlaniyordum, icime sigmiyordu fakat benden daha tecrubeli

ogretmenlerin "cok gevsek olma, fazla gulme, cok oyun oynatma v.s" gibi

yorumlari beni cok uzuyordu. Hic bir zaman sert bir ogretmen olmadiysamda

sonradan bana ne demek istediklerini anlamistim(sanirim ifade sekilleri

farkliydi ). Bana kurallarini onceden belirt, ne istedigini net bir seklde

ilk gunden ogrencilere ilet demek istiyolardi. Benim icin ogrencilerin

ingilizce ogrenmekteki beklentileri ne derece onemliyse onlar icinde  benim

sinif icindeki beklentilerimi bilmeleri o kadar onemlidir. Ilk gunlerden

yapilan bu iki tarafli sessiz anlasma  ogretmen ve ogrencilerin

karsilasacagi olasi problemleri aza indirgiyor.

 

Sinif yonetiminde, beklentilerimizi bildirmek ne derece onemliyse, bilgimizi

sunus bicimimiz de o derece onemli. Belki de bazen ogrencilere sadece

"ogrenci" rolu takiyoruz . Onlarin hayati sadece bizim onlara ogrettigimiz

gramer kurallari ve verdigimiz alistirmalarla siniri olmadigini gormemiz

yasadigimiz yogun okul temposu icinde biraz zaman aliyor. Hepsinin geldigi

bir aile ortami var(ki bunun ogrenci uzerindeki etkilerinin ne kadar onemli

oldugundan cogumuz bahsetti). Hepsinin farkli hobileri, istekleri, korkulari

ve yine hepsinin farki ogrenme yontemleri var. Bu farkliliklari goz onunde

tuttugumuz surece daha cok ogrenci kitlesine ulasabilecegimize inaniyorum.

 

Ayrica Asli Hanimin "Bilginin onunde herkes basini one eger" cumlesine de

katiliyorum. Bize saygi ve sevgi duymalarini istiyorsak sert ve donuk bir

yuz ifadesi yerine bilgili ve bu bilgiyi paylasmaya istekli bir yuz ifadesi

tasimak daha cok ise yarayabiliyor. Ozellikle genc yasta bir ogretmeninde

tutunabilecegi en saglam dallardan biri bilgisi oluyor. Bu konuda daha

soylenecek cok sey var tabi.  Simdilik burada noktaliyim. Hepinize kolay

gelsin.

 

Sevgiler,

Lisya

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "Saniye Demirel" <nanis1961@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Fri, 26 Sep 2003 14:25:38 -0700 (PDT)

Subject: Re: [uddo] Digest Number 211

      

 

 

 

Sevgili Ozgen Goknar,

Yanit verdiginiz icin tesekkurler... Size benim bu

aralar yararlandigim bir web sitesinden soz etmek

istedim. www.itu.edu.tr'den once akademik calismalar

sonra ingilizce hazirlik bolumune girerek elt links

denen yeri bulun. Ordan teacher center, sonrada

advanced learner'a. Fun links, reading gibi yerlerden

idioms, homonyms, phrasal verbs gibi nefis kaynaklar

var. Bunlar simdilik bedava ama bir sure sonra parali

olabiliyor. O nedenle olabildigince print out yapmakta

ve bilgisayara girmekte yarar var. Su anda ders

verdiginiz ogrencilere yaramayabilir ama onemli olan

sizde saglayacaklari donanim. O bir turlu

ogrencilerimize yansiyor.

Derslerin yolunda gitmesine sevindim. Tabii ki hersey

zamanla daha iyi olacaktir. Ama ben yine de hep suna

inandim: Seneler her hocayi iyi hale getirmez. Bu is

ask isi. Nasil ogretilir'i ogrenmek nasil ogreniyorduk

sorusuna yanit aramakla, bu seruveni yasamakla

kavranabiliyor. Bazen bana meslek disi kimselerden

soyle bir soru yoneltildigi oluyor: Hep ayni seyleri

ogretmekten bikmiyor musun? Hayret! ben present

perfect tense'i hic abarmiyorum, 1000 kere filan

anlatmisimdir herhalde ama hep baska insanlara

anlatiyorum. Onemli olan anlattigin insanin nasil

algiladigi, onu nasil kavradigi, niye bikacakmisim

ki... Her derste farkli deneyimler yasamak bu isin en

zevkli yani. Farkli deneyimleri bir gunce tutarak

yazmak ise 'case study' ve bu master yapmak isteyen

arkadaslarin isine cok yarayacak bir yontem. Tavsiye

ederim.

Simdi beni taniyan arkadaslar buna sasiracaklar ama

ben aslinda 'tembel' oldugum icin hep bilgisayara

yazarak calisirim. Hazirladigim worksheet'lerin

sayisini ben de bilmiyorum. Tembel oldugum icin bir

kere oturup hazirliyorum, sonra ekle, cıkar, paste,

copy gidiyor. Bunu da tavsiye ederim.

Bir gun tanismak dilegiyle... Basarilar dilerim.

Sevgiler

Saniye Demirel

 

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "tugba kole" <tugbakole@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sat, 25 Oct 2003 05:11:11 -0700 (PDT)

Subject: [uddo] Aybars hocam&tüm uddoculara merhabalar....

      

 

 

 

     sevgili Aybars hocam;

öncelikle utanarak şunu söylemeliyim 25eylülde bana attığınız maili ancak 25ekimde(bugün) okuyabildim,yorumunuz beni çok mutlu etti,uddo trafiğini başlatmak benim için bir zevkti; tüm meslektaşlarımla daha paylaşacak çok şeyim olacağına eminim!Hergeçen gün yeni bişeyler yaşıyorum,öğretmenlik çok hızlı,yoğun bir meslekmiş bunu anladım!

ve Sevgili arkadaşlar;

  herkes iyidir umarım;ben yoğun bir ev bulma,yedikuleye yerleşme; süreci yaşadım,artık okulumun 2arka sokağında yaşıyorum:)yol ve enerji sarfiyatı olmasın diye bu yolu seçtim,öğrencilerimle sınıfta,fırında,markette,mahallede heryerde içli dışlı oldum artık....

    Bu mailimde,paylaşmak istediğim asıl konu çok kritik bir durum!Eminim butarz durumlarla da karşılaşan olmuştur.Sınıflarımda, derste problem yaratan ya da dersle hiç ilgilenmeyip derste dergiden kopardığı 'geyik muhabbeti' adlı yazıları okuyan,ısrarla defter kitap getirmeyen,getirse bile sırasına çıkarıp açması için benim zorlamamı bekleyen öğrencilerim var.İlk yaptığım şey sınıf öğretmenlerine onları sormak oldu;söyledikleri şeyleri duyunca da daha çok üzüldüm.Örneğin anne_baba ayrılmış,anne babanın bir akrabasıyla ilişki yaşıyor(not married)çocuk bunu biliyor ve haliyle kabullenemiyor,8.sınıf öğrencisi.Başka birörnek 9kardeşler evde,kaç kız kaç erkek diyorsun,galiba 4kızdı diyor(8.sınıf)ve bu seneye kadar öğrencilerin büyük bir çoğunluğu sabah okulda öğleden sonra işteymiş;busene okul tümgün olunca işler zorlaşmış.Artık bir öğrenciye dersi dinlemiyor yada huzuru bozuyor diye kızdıktan sonra acaba yanlışmı yaptım, ya önemli birsorunu varsa diye rahatsızlık duyuyorum,yanlışlıkla onları iyice olumsuzluğa itmekten korkuyorum.Okulumuzun rehber öğretmeniylede iletişim kuruyorum tabi.

   2.durum ise kaynaştırma öğrencileri,ben bu terimi ilk kez okulda duydum.Hemen hemen her sınıfta 1ya da 2tane bu gruptan öğrenci var;bu öğrenciler zihinsel engelli,dikkat problemi olan,algılama problemi olan öğrenciler.Öğrenciler bu durumlarını açıkça yansıtıyolar zaten,rehber öğretmenimiz açıklama yaptı bana,aslında ingilizceden muafmış bu öğrenciler,diğer dersleri bilmiyorum,zaten yasal olarak sınıfta kalma olayı yokmuş onlarda,amaç onlara farklı olduklarını hissettirmemek,soyutlamamakmış(tabi ben yüzeysel anlattım)Beni rahatsız eden,sınıfta öğrencilere kızdığım zamanlar oluyo haliyle,60kişilik sınıf çokzor oluyor,bunu yapmayı hiç istemesemde sesimi çok yükseltiyorum bazen hatta çoğuzaman;bu durum onları çok olumsuz etkiliyo mu diye düşünüyorum,onlarla nasıl iletişim kuracağım konusunda yetersiz hissediyorum kendimi.Bu konuda bilgisi olan varsa duymak isterim!

      herkese sevgiler...

tuğba

 

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "sibel erozden" <sibel_1763@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sat, 25 Oct 2003 13:45:55 -0700 (PDT)

Subject: Re: [uddo] Aybars hocam&tüm uddoculara merhabalar....

      

 

 

 

sevgili Tuğba kardeşim,

ilk iletini okuduğumda gülümseme sıklığım oldukça fazlaydı biliyor musun? hoşuma giden şey elbette yaşadığın sorunlar ve çözüm arayışın değil, "bu iş hep böyle mi başlıyor, Tanrım?" düşüncesini yineleme sıklığımdandı...

sana öneriler göndermedim, benzer şeyleri yaşayan bu kadar çok meslektaşım ve o içimi kıpır kıpır ettiren kitlesel yardımlaşma...

gerek yoktu...

 

ama bu mektubunda durum biraz farklı, pek gülümseyedim Tugbacigim...

ilköğretim aslında  kurumsal ilkeğitim. Bireysel ve toplumsal ögrenimin uzman ellerde ilk verilmesi (öyle oldugunu umuyorum). Ingilizce ögrenimi bu sürecin yalnizca bir parçasi. Hepimizin de bildigi gibi, uygun sartlar olusturulmadan ögrenmenin hiç bir türü gerçeklesmiyor. Maslow'un piramidini animsiyor musun? Öncelikli gereksinimler karsilanmadikça ögrencilerimiz için yapabileceklerimizin niteligi azaliyor.

 

Sözünü ettigin sorunlar bir insan için tasinmasi güç yükler. Hele de o yas çocuklari için. Sana önerim, rehber ögretmeninle iletisimi kesmeden söz ettigin türdeki ögrencileri saptayip bire-bir görüsmelerle saglayacagin güvenin sinif ortamina aktarilmasi olabilir. Böyle ögrencilerin çervresindeki güven halkasi o kadar dar ki, senin verecegin bir zerre yikayacaktir onlari. Bu belki yüzlük bir ampul degil ama el feneri de olsa sana isik saglar, ve pilin bitene kadar gidebildigin yere kadar gidersin.

 

(Erisebildiklerinin tümüne, ama özellikle) o ögrencilerin yüreklerine dokun. Nasil yapacagini, onlarin gözleri sana söyleyecektir. Gerekiyorsa ilgilendikleri o ders-disi yayinlari onlarla birlikte oku. Belki dünyalarina girmene izin verirler.

 

Sevgilerimle,

 

Bir Ilkögretim Ingilizce Ögretmeni,

 

Sibel Erözden

 

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From: "humoncel" <humoncel@mynet.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Sun, 26 Oct 2003 16:11:45 +0300

Subject: [ UDDO ] Ynt:[uddo]tugba kole

      

 

 

 

mrb bu sene benim ikinci yılım.senin anlattığın sorunların aynısını Burdur'un bir kenar mahellesinde ben de yaşıyorum. nerdeyse çocukların sorunları bile aynı.  o kadar çok kızıyorum, o kadar çok bağırıyorum ki  anlatamam. özellikle kalabalık sınıflarda bazen kontrolü kaybettiğim oluyor. benim kalabalık dediğim 35, bilemedin 38 kişi.

 

bazı şeyler zamanla değişiyor.bu yıl ilk defa 4. ve 5. sınıflara derse giriyorum. onlarda işin daha zor olduğunu anladım. 4. sınıfların birinde öyle bir öğrenci varki; sınıfta ıslık çalıyor ( bu en masum hareketlerinden biri) tatlılıkla yapma dedim. devam ett. bir kez daha yapma dedim, devam etti. bu sefer sesimi yükselterek ve kızarak söyledim yine devam etti. yanına kadar gidip tekrar söyledim. gözümün içine baka baka tekrar ıslık çaldı. ne yapardın    ben birşey yapmadım sınıf öğretmeniyle görüştüm. geçen hafta bu öğrenci ilk yazlısından zayıf almıştı. diğer zayıf alan öğrencilerle beraber o da ağlıyordu. o an onun başını okşayıp bir-iki teselli sözcükleri falan söyledim. yanağını okşayıp öptüm. ve o an tamamen değişti. defter kitap açmayan öğrenci yazdıklarını göstermeye başladı. demekki böyle birşey olması gerekiyormuş. işte görüyorsun kendiliğinden olan bir şey.

 

 

 

yanlış anlama benimki öğüt değil ama öğrencilere bazı konularda taviz vermemek gerekiyor galiba.henüz ben de yeniyim. sadece geçen yıl kendi yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. öğrenciler bana "öğretmenim siz bizi dövmüyorsunuz da biz ondan böyle yapıyoruz" bile dediler. ünv.de öğrendiklerimizi uygulayacağım, iyi bir öğretmen olacağım diye öğrencilere sözümü dinletemedim. beni seviyolardı ama desi dinlemiyolardı. beni her gördüklerinde koşup yanıma geliyorlardı. sen de yaşıyorsun bunları. öğrenciler bizi kendilerine daha yakın buluyorlar. ama derste istediğimi yapamıyordum.en iyisi tatlı sert olmak diyorlar. ben orta yolu bulamadım henüz. 

 

 

 

bazen tavsiyeler sınıflara uymuyor. her okul başka bir dünya. inşallah yaşaya yaşaya bu sorunların üstesinden geleceğiz. bu arada kalabalık sınıflarda sınıf yönetimi ve motivasyon nasıl sağlanır konusunda bildiğiniz birşeyler varsa ve paylaşırsanız çok memnun olurum.

 

 

 

kolay gelsin öğretmenim.

 

HÜMEYRA ÖNCEL - 2002 mezunu

 

 

 

 

To: uddo@yahoogroups.com

From:  "elif KIR" <elifkir2003@yahoo.com> | This is Spam | Add to Address Book

Date: Mon, 27 Oct 2003 03:59:10 -0800 (PST)

Subject: [ UDDO ] Re: [uddo] Aybars hocam&tüm uddoculara merhabalar....

      

 

 

Tuğba Hanım;


Merhabalar.

Biraz geç bir tebrik olacak ama öncelikle yeni görevinizi tebrik ediyorum.Göreve yeni başlayan, sorunlarla boğuşan ama umudunu hiç yitirmemeye çalışarak diğer öğretmenlerle fikir alışverişi yapan sizin gibi bir öğretmenin yazdıkları inanın  beni çok duygulandırdı ve belki klasik olacak ama bana  bir devlet ilköğretim okulunda göreve başladığım zamanı hatırlattı.

 

Sorunlar çok tanıdık!! Ve sanki işte öğretmenliğe ve M.E.B. gerçeklerine hoşgeldin dercesine bağırıyorlar.Durum bu (60 kişilik sınıflar, farklı kesimlerden çocuklar, ailevi sorunlar, fakirlik, yönetimin çoğunlukla bilinçsizliği .......) galiba önce bunu kabul etmemiz gerek.Durumun böyle olmaması gerektiği ve neler yapılabileceği başka bir konu.Ama ben şuna inanıyorum sizin bir öğretmen olarak yapabileceğiniz çok ama çok şey var.

 

Benimde sınıflarımda dersle hiç ilgilenmeyen, sınıf disiplinini bozan klasik bir öğretmen gözüyle kaba, saygısız, terbiyesiz. tembel, ilgisiz, sorunlu (ve daha burda yazamıyacağım birçok şey) gibi sıfatlarla adlandırılan öğrencilerim oldu.Bu tip öğrenciler sadece 2.kademede değil 1.kademede de vardı.Önce bende bağırdım çağırdım ceza vermeye çalıştım öğretmenim yaa iyi öğrenci olmalıydı hepsi,  benim sevgimi, ilgimi hatta dersimi iyi,çalışkan ve uslu öğrenciler hak ediyorlardı.Fakat BEN  NE YAPIYORUM? diye derinlemesine düşünmeye başlamama neden olan süreç babasının içip içip dövdüğü hatta evden kovduğu ufaklığı, babası ölen annesinin de bakmak istemediği için ortada kalan bir öğrenciyi, abisi ölüp bunalıma giren bir diğerini, annesi ve babası her gün didişen bir kızcağızı, parasızlıktan ev bile denemeyecek bir yerde yaşayan ve evden kaçıp kaçıp giden bir öğrenciyi ve daha nicelerini çıkardı karşıma.Evet onlar yaramazdı, dersi dinlemiyorlardı, saygısızlardı belki ama içlerinde ne fırtınalar kopuyordu.En büyüğü 14-15 yaşında olan çocuklardı.Yanına yaklaşmaya çekinilen bir öğrencimle iletişime başladığımda bunun hiç o kadar da zor olmadığını gördüm ve o öğrencim omuzuma yaslanıp ağladığında benim ağlayışım ise kendimeydi niye daha önce fark edemedim diye.

 

Evet sanırım bu kadar edebiyat yeter diyorsunuzdur.Şimdi gelelim önerilere;

Bence bu öğrencilerle öncelikle özel görüşme çok işe yarıyor. Tenefüslerde görüşün, okul çıkışında beraber yürüyün hatta gidin bir yerlere oturun. Okul ortamından çıkmak yararlı oluyor. Bu görüşmelerin çok ciddi sorgular şekilde yapılmaması gerekiyor. Bırakın o anlatsın size siz sadece onu yüreklendirin ve en önemlisi size güvensin öyle birden anlatamaz herşeyi çünkü az acı görmedi. Sonra sınıf içinde onlara küçük görevler vermeye başlıyabilirsiniz.Örneğin İngilizce panosunu beraber düzenleyin ders dışında gidin öğretmenler odasına beraber çalışın diğer öğretmenlerde o öğrenciyi görsün (yorumları kendilerine kalabilir.) Ve ikramda bulunun. Ne bileyim bir bardak çay verin, kurabiyenizi paylaşın, bu kazak sana çok yakışmış diyin, aa ne güzel yapmışsın deyip omuzuna dokunun, sınıfa girince ona özel bir tebessüm gönderin, baktınız yaramazlık yapmaya başlıyor sözlü değil gözlerinizle tatlı bir uyarı verin yani kısacası ben sana değer veriyorum ve seni seviyorum, sen benim gözümde diğer öğrencilerim gibisin ve senin yaşadıklarını anlıyorum mesajını vermek için ne gerekiyorsa yapın.

 

 

Tabiiki bunlar benim fikirlerim.Hepsi için değil ama o kadar güzel sonuçlara ulaştığım öğrenciler oldu ki.Kulağıma ders içinde oyuncak silah patlatacak kadar yaramaz olan istesem okuldan attırabileceğim ve kesinlikle okumak istemeyen bir öğrencim o iletişim sürecinde ertesi yıl lise formasıyla karşıma çıkınca ve  sınıfın tahtasına yazdığı  Elif hocam çok teşekkür ederim yazısını görünce öğretmenlik duygusunun ne demek olduğunu bana tattırdığı için ben ona teşekkür ettim. Bunları kesinlikle kendimi övmek için söylemiyorum olması gereken bu. Çünkü branşımız ne olursa olsun nerede görev yaparsak yapalım biz öncelikle ÖĞRETMENİZ ve biz o sınıftaki bütün çocukların öğretmeniyiz.Belki herşeye yetişemeyiz, herkese ulaşamayız ama biryerlerden en azından Nasılsın? diye sorarak başlıyabiliriz.

 

Görüşmek üzere

Elif